TARIM VE TAHILDA VERİMLİLİĞİN ÖNEMİ

Published on:  /   Son güncellenme  /   Yorum yapılmamış

Her ne kadar tahıl ve tarımda verimlilik adını versek te genel olarak buğdayda verimlilik konusunda bizzat işin içinde olan arkadaşlarla yapmış olduğumuz istişarelerin neticelerini anlatacağız. Bu sayede diğer tarım ürünleri de kıyaslanabilir. Özellikle yazılım ve donanım uzmanı Deniz Bey, aynı zamanda Kayseri ve Yozgat bölgesinde çiftçilik te yapmaktadır. Analitik bir kişiliğe sahip olması konuya teferruatıyla vakıf olmama katkıda bulundu.
Tarım alanlarının kaybını üç noktada ele alabiliriz. Tarım alanlarının yerleşim yerlerine dönüşmüş olması ve sulu tarıma geçilememesi en büyük sorunlardan biridir. Kendi çevremden örnek vermem gerekirse, İskenderun’un bitişiğindeki Karaağaç’ta ekilebilecek bir karış toprak kalmamış, yerleşime açılmıştır. Erzin ve benzeri ilçelerde su ve imkan olduğu halde sulu tarıma geçilememiştir.
İkinci olarak tarım alanlarının miras yoluyla parçalanmış olmasıdır. Bugün bunun önüne geçme çalışmaları yapılmış olmasına rağmen daha önceden bölünmüş olan tarım alanlarının birleştirilmesi çalışmaları yapılmalıdır. Emlak beyanlarında 75 santimetre kare tarla payı bildirimlerine dahi rastlanmaktadır. Bu arazi nasıl ekilecektir, nasıl kiraya verilecektir? Üçüncü olarak verimliliğini kaybetmiş, çölleşmiş alanların ve volkanik arazilerin tarıma kazandırılması çalışmalarının yapılmasıdır. Bu araziler, tarım arazileri miktarına neredeyse üçte bir ilave yapacak büyüklüktedir. Bunlar genellikle İç Anadolu Bölgesi’ndedir. Ulukışla. Karapınar, Aksaray, Hasandağı arasındaki kilometrelerce araziler ıslah edilmeyi bekler. Her yıl Kıbrıs adası büyüklüğünde toprağı erozyona kaptırıyoruz, mesela Karadeniz Bölgesi’nden bu bölgelere toprak taşımak mümkün olabilir.
Türkiye’nin buğday üretimi yıllık yaklaşık 21 milyon ton civarında olup tüketimi de yaklaşık 19 milyon tondur. Buğday ithalatının en önemli sebebi Türkiye’nin İtalya ile birlikte makarna ihracatında başı çekmesi ve dünya un ihracatının yüzde otuzunu tek başına karşılıyor olmasıdır. Bu arada sulu tarım imkanı doğan tarım alanlarında daha karlı olması nedeniyle buğday üretimi yerine diğer ürünlerin üretimine geçilmektedir. Bu da yıllık buğday rekoltesini düşürmektedir. Ancak,” İkame ürün ihracatıyla toplamda daha yüksek kazanç elde ediyoruz.” Açıklamanızın toplumda karşılığı olmamaktadır. Her şeye rağmen Rekolteniz yeterli ve sürekli artıyor olmalıdır.
İç Anadolu’da dönüme kuraklık dönemlerinde 200 verimli dönemlerde 300 kg buğday üretilebiliyor iken Trakya ve benzeri yerlerde dönüme 750 kg ürüne kadar alınabilmektedir. Bunun sebebi yeterli yağış ve kış aylarında zararsız taşkınlardır. Ayrıca İç Anadolu’da bir yıl nadasa bırakmak varken verimli ovalarda bazen bir yılda üç farklı ürün alınabilmektedir. Ne yazık ki yerleşime açılan tarım alanları genellikle verimli ovalarda olmaktadır.
Buğday üretiminde maliyetleri; mazot, taban gübre, üst gübre, tohum, ilaç oluşturmaktadır. Bazen en son sulu gübre de tavsiye edilmektedir. Tohum çimlenene kadar traktör araziye tam yedi defa girmek zorundadır. Bazı yıllar kurak dönemlerde sulama da tavsiye edildiğinde ek bir maliyet daha çıkmaktadır. Traktörün tarlaya girişini dört defa kazayağı, pulluk, tırmık ile sürülmesi ayrıca ilaçlama ve gübrelemeler olarak sıralayabiliriz. Daha sonra tekrar ilaç ve gübre için de tarlaya traktörün girmesi gerekmektedir.
Ortalama bir traktör 8 saatte 50 dönüm araziyi sürebilir. Bu durumda tek parça tarlanın 50 dönüm olması en verimli ekipman kullanımını sağlayacaktır. Yani en küçük tarlanın 50 dönüm olması gerekir, ancak uzmanları en küçük tarlanın 15 dönüm olmasının da verimliliği sağlayabileceğini söylemektedirler. 200 dönüm tarlası olan bir arkadaşın arazileri 47 farklı alanda bulunmaktadır. Ancak küçük çiftçilere patpat diye adlandırılan traktör benzeri küçük vasıtaların teşvik olarak verilmesi kırsal alan nüfusunun korunmasının devlet politikası olduğunu göstermektedir.
Bugün için bir dönüm tarlanın ekim maliyeti; mazot 7 litre 140 TL, tohum 28 kg 140 TL, taban gübre 18 kg 220 TL, üst gübre 15 kg 185 TL; ilaçla birlikte toplam 750 TL, yani 51 Dolar’dır. Dolar kuru 14.60 TL alınmıştır. 300 kg ürün aldığını varsaysak kg maliyeti 2,5 TL olmuştur ki bu yıl, dönüme 200 kg ürün alınmıştır. Hasat zamanı buğdayını 2,70 TL’ye borç aldığı özel sektöre vermek zorunda kalmış bir çiftçiyi tanıyoruz. Yani yorgunluğu yanına kar kalmış. Ayrıca makine parkı amortismanı ve tamir bakım masrafları vardır. Bugün, üretimden 7 ay sonra yerel borsada buğday fiyatı 5 TL olduğunu göz önünde bulundurursak çiftçinin mağduriyetini daha iyi anlarız. Buna ek olarak üretici ve aracıların karı ile taşıma ve depolama maliyetini de dikkate almak gerekir. Ek olarak çiftçi yeni sezonun ekiminin maliyetini de bu satış karından karşılamayı düşünmektedir.
Çiftçiler ektikleri ürünü ve alanını metrekare cinsinden Tarım İlçe Müdürlükleri (ÇKS) Çiftçi Kayıt Sistemi’ne beyan ederler ve bu ekilen alanlar uydu ve uzmanlar aracılığıyla hasata kadar takip edilir. Tarla sahibi ekerse tarla sahibi çiftçi olarak kabul edilir veya kiralayan ekerse kiralayan çiftçi olarak kabul edilir. Kiralayan yarıcı ise masraflar ortaktır ve ürün de yüzde elli paylaşılır. Tarla sahibi, tarlayı kiraya verecekse genellikle ürünün yüzde onuna kiraya verir. Burada önemli olan mazot vs teşviklerinin kime verileceğidir. Genellikle tarla sahibi çiftçi olmadığı halde nakit teşvik ödemeleri kendine ister, bu da ürün maliyetini artırır. Çiftçi bu defa mazot, ilaç, gübre ihtiyacını özel sektörden ürün alındığında ürün olarak ödemek şeklinde temin eder. Çoğu zaman buğdayı özel sektöre verdiğinde çiftçi evine eli boş döner. Bir yıl boşa kürek çekmiştir. Bunun yanında nakit teşvikler çocuğu evlendirmeye, cep telefonuna, led televizyona gider, bu durumda çiftçi maliyetler için gene özel sektöre gider. Konunun uzmanları bunun için teşvikleri nakten değil tarım kredi kooperatiflerince ayni olarak çiftçiye verilmesini tavsiye etmektedir. Böylece tarım alanlarının merkezinde bulunan kasabalar da tefecilik merkezi olmaktan kurtulur.
2000 yılı idi, ABD’de çiftçilere yukarıdaki şekilde ödeme yapmaktaydılar. Aynı zamanda uluslar arası fiyattan, o yıl için tonu 80 dolardan alım garantisi de vermekteydiler. Aynı yıl Arabistan tonu 2000 dolara mal etmesine rağmen buğday üretimine devam etmekteydi. Zira buğday; ilaç ve silah kadar stratejiktir. Her ne kadar buğdayın insülin direnci, şeker hastalığı vs hastalıkların sebebi sayılsa da savaş yıllarında obezite olmayacağından bu tip hastalıklara rastlanmaz, nişasta ihtiva eden tahıl basit şekerle bir tutulmamalıdır, vücut şekerini nişastadan kendi üretir, ayrıca sağlıklı bir insan enerji ihtiyacının yüzde 50’sini kompleks karbonhidratlardan sağlamalıdır, zira karbonhidratlar doğalgaz gibidir, enerji üretirken artık bırakmazlar, halbuki proteinler kömürle ısınmak gibidir, amonyak, üre, ürik asit dönüşümünün zararsız hale dönüştürülmesi vücudu bir hayli yıpratır, sihirli cümle dengeli beslenmektir.
En önemli konu ise Doğu Anadolu ve Çoruh üzerindeki barajlardan kuraklık ve çölleşme riski taşıyan İç Anadolu için sulama projesine su aktarılmasıdır. İç Anadolu yüksekliği 1000 metre, Barajların bulunduğu alanlar ise 2000 metre civarındadır. İç Anadolu’da verimsiz ve tarıma kapalı alanlar senede birkaç ay sulanarak ve ıslah edilerek tarıma açılmalıdır. Sulu da olsa Buğday ekilmelidir.
Önemli bir konu da ürünün israf edilmemesi gerektiğidir. Artan ekmek, derin dondurucuda, hiç olmazsa buzdolabında saklanarak zayi olması önlenmelidir. Bu ise 4-6 yaş arası ev ortamını yansıtan eğitim kurumlarında verilecek eğitimlerle ve büyüklerin örnek olmasıyla mümkündür.
Sağlık ve Esenlikler Mehmet Haşmet Kolağası

Kategori:
Etiketler:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>